Miu Psikolojik Danışmanlık & Yaşam Koçluğu

Bireysel Terapi

Ergen Terapisi

Aile / Çift Terapisi

Cinsel Terapi
Sorunlarınızı Aklınızda Büyütmeyin
Çözüm Üretmek İçin Burdayız

Şizofreni
Şizofreni, hastaların gerçek ile gerçek dışı olan olguları birbirinden ayırt edememesine yol açan, sağlıklı düşünce akışı, duygu kontrolü ve normal davranışa engel olan ciddi bir beyin hastalığıdır. Çoğu zaman yavaş yavaş gelişim gösterir. Erken teşhis ve tedavi çok önemlidir, ciddi komplikasyonlar gelişmeden hastalığın kontrol altına alınmasını sağlar. Hastalık genel olarak çarpık düşünceler, halüsinasyonlar, korku ve paranoyalardan oluşur. Medyanın, televizyon dizilerinin ve filmlerin işlediği hikayeler toplumda şizofreni hastalarını saldırgan ve tehlikeli ve benzeri şekilde tanıtsa da aslında durum böyle değildir. Şizofreni hastalarında bölünmüş veya çoklu kişilik durumu yoktur, hastaların büyük bir kısmında şiddet eğilimi söz konusu değildir ve bu hastalar tedavi ile desteklendikleri takdirde toplum içerisinde, arkadaşları ile, aileleriyle veya tek başlarına yaşamlarını devam ettirebilir.

Bipolar
Manik-depresif psikoz olarak da bilinen bipolar bozukluk, kişinin yaşam kalitesinde oldukça ciddi sorunlara yol açabilen, gerek akademik hayatta gerekse kişiler arası iletişim alanında büyük zorluklara neden olan, son derece ciddi bir ruh sağlığı hastalığıdır. Psikiyatrik hastalıklar kişide uzun vadede hem zihinsel hem fiziksel açıdan işlev kaybına neden olur ve bipolar bozukluk tüm dünyada işlev kaybına yol açan hastalıklar arasında altıncı sırada yer alır. Son derece ciddi seyreden ve erişkin nüfusunda %6 görülme sıklığına sahip olan bu bozukluğun doğru şekilde tanılanması ve etkin tedavi sürecinin hastalığa bağlı işlev kaybı ortaya çıkmadan önce başlatılması son derece önemlidir. Bipolar bozukluk tablosu özellikle minör depresif bozuklukla sık karıştırılır ve bu durum tanı almayı geciktirerek hastalığın kontrolünü zorlaştırır. Bu nedenle hastalığı doğru şekilde tanımlayabilmek için bipolar bozukluk nedir, nasıl tedavi edilir gibi sorulara ek olarak bipolar bozuklukta ayırıcı tanı nedir ve minör depresyon ile farkları nelerdir gibi önemli soruların da cevaplanması gerekir.

Borderline
Borderline kişilik kavramı,1938 yılında Adolf Stern tarafından ortaya atılmıştır. Borderline kişilik bozukluğu kavramı ise 1975 yılında Otto Kernberg adlı Avusturyalı bir psikiyatrist tarafından tanımlanmıştır. Borderline bozukluğu olan kişilerin öz denetim mekanizmalarında sorun vardır, düşünce ve davranışlarında istikrarsızlık söz konusudur.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)
Travma sonrası stres bozukluğu, beklenmedik şekilde ortaya çıkan, insanları derin bir korku, endişe ve çaresizliğe iten ruhsal bir rahatsızlıktır. Bu duruma; deprem, sel, yangın gibi doğal afetler veya trafik kazaları, savaş ve şiddet eylemleri, cinsel ya da fiziksel saldırı gibi olaylar sebep olabilir. Travma sonrası stres bozukluğunun en yaygın tedavi yöntemleri arasında, ilaç tedavileri ve psikoterapiler yer alabilir.

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)
Günlük yaşamda herkes bazı konular hakkında endişe, evham ve takıntılara sahip olabilir. Birçok insan ortaya çıkan bu duygularla baş edebilir ve yaşamını etkilemelerini izin vermeden çözüme ulaştırabilir. Ancak bazı kişiler gerçeklik duygusunu kaybetmeden doğru olmadığını bilmesine rağmen takıntılı düşüncelere sahip olabilir.

Depresyon
Depresyon (majör depresif bozukluk) nasıl hissettiğinizi, nasıl düşündüğünüzü ve nasıl davrandığınızı olumsuz etkileyen yaygın ve ciddi ancak tedavi edilebilen tıbbi bir hastalıktır. Depresyon sürekli üzüntü halinde olmaya ve zevk veren durumlardan keyif almamaya yol açar. Depresyon çeşitli duygusal ve fiziksel belirtilere yol açabilir. Depresyonlu kişilerde evde ve işte görevlerini yerine getirme yeteneği azalmıştır.

Tükenmişlik Sendromu
Stresli yaşamın da etkisiyle günümüz toplumunda görülme sıklığı giderek artan tükenmişlik sendromu, önemsenmesi ve mutlaka tedavi edilmesi gereken psikolojik bir sorundur. Genellikle yoğun ve stresli bir iş yaşantısı içerisinde bulunan kişilerde görülen tükenmişlik sendromunda başarısızlık hissi, enerji düşüklüğü, bireyin kendini yorgun ve bitkin hissetmesi gibi problemler baş gösterir. Bu sorunların şiddeti hastalığın şiddeti ile paralel olarak artmaya devam eder. Hastalık ani bir şekilde gelişmez, yavaş yavaş ve sinsi bir şekilde ilerleyerek belirti vermeye başlar. Bu nedenle hastalar ve yakınları genellikle hastalık belirli bir şiddete ulaşıncaya dek durumu önemsemez ve tedavi gerekliliği hissetmez. Sendromun ilerlemesi durumunda hastalık, kişiler için dayanılmaz ve başa çıkılmaz bir hale gelebilir, bazı kişilerin istemeden işini kaybetmesi ve sosyal çevrelerinden uzaklaşması gibi sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle hastalık fark edildiği andan itibaren mutlaka tedavi sürecine başlanmalıdır.

Anksiyete Bozukluğu
Günlük yaşamın stresi, kaosu veya karşılaştığımız olaylar herkesin anlık korku, kaygı ve endişe gibi duyguları hissetmesine neden olabilir. Anksiyete veya kaygı bozukluğu olarak adlandırılan bu duygu değişimlerinin gün içerisinde yaşanması oldukça doğaldır. Fakat anksiyetenin dozunda artış gözlenmesi ve sürekli devam etmesi, medikal destek gerektiren bir hastalığa dönüştüğünün göstergesidir. Genellikle panik ataklar şeklinde görülebilen ani duygu değişimleri, kişinin basit gündelik işlerini, odaklanmasını ve sosyal yaşantısını olumsuz yönde etkileyebilir. Toplumda sıklıkla görülen anksiyete, tedavi edilebilir. Çeşitli tıbbi tedavi yöntemleri ile kişide görülen belirtiler azaltılabilir veya belirtilerin kontrol altında tutulması sağlanabilir.

Vajinismus
Vajinismus, dünya da kadınlarda yaygın olarak görülen cinsel işlev bozukluklarından biridir. Tedavi edilebilen bir hastalık olan vajinismusta kadınların birçoğunun bu sorunun sadece kendilerinde olduğunu sanması, cinsellik ile ilgili konuşmaktan çekinmeleri, tedavi sürecini olumsuz etkilemektedir. Tedavinin ertelenmesi daha ciddi sorunlara ve çiftler arası problemlere nedenlere olabilmektedir.
SİZDEN GELENLER



